Donald Trump malum ABD siyasetinde beklenmedik şekilde son 10 yılda müthiş sansasyonel bir figür oldu. Öncesinde Amerikan başkanlarının çoğusu vasatın altında birer siyonizm kuklası ve vasat birer profil ve kişilik oluyorlardı genelde.
En abarttıkları OBAMA bile öyle biri olmuştu başkanlık yaptığı 2 dönem sürecinde ve sonunda. Oğul Bush ve Biden'ı konuşmaya bile gerek yok zaten, iki avanak gerizekalıydılar ve hem dünyada hem amerika'da büyük acılar, derin yıkımlar bıraktılar açtıkları ve destekledikleri savaşlarla . En eskileri Clinton ise ekonomik başarısından çok zaten uçkuru ile meşhur olmuş bir sapıktı.
Peki ne oldu da Trump gibi gerçek bir kodaman iş adamı olan ve kişilik ve sicil olarak en az onlar kadar sıkıntılı olan birisi çıkıp bir anda ABD halkının kalbini bu denli farklı şekilde ve derinden çaldı?
Bunun cevabını bulmak çok zor değil aslında. ABD halkının çoğusu uzun yıllardır dayatılan benzer profillerdeki iki seçenekten mecburen seçtikleri müesses nizama uygun başkanlarının hem dış ve iç politikadaki büyük yanlış polikalarından bıkmış ve artık bu elitist düzenin son bulmasını sağlayacak şekilde sadece bir kaç büyük zengin eyaletin halkına ve onların elitlerine değil, tamamen amerikanın sözlerine en değer verilmeyen kesimlerine seslenen bir başkan talep ediyorlardı.
Ülkecek son 10-15 yılda yaşadıkları bu büyük sosyal ve ekonomik çıkmazın sorumlusu olarak gördükleri siyonizme hizmet eden zenginlerin ve elitlerin kuklası olan başkanlara yerine gerçek bir taşralı vatansever bir figür arıyorlardı ve sonunda bu kişiyi buldular. Çünkü Trump onların dilinden konuşuyor onlara bu gerçeği haykırıyordu.
İlk denemelerinde yani ilk başkanlığında Trump bu verilen şansı tamamen kişiliğine kurban ederek heba etse de, onu gene kendilerinden biri olarak görüp vazgeçemeyip yaşadıkları bunak Biden felaketinden sonra daha güçlü şekilde tekrar onu seçtiler.
Taşra - Elitler Savaşı Açısından 2. Trump Zaferi
ABD'de de aynı dünyadaki çoğu her ülke gibi taşralaran/kırsaldan ve kentlerden - sahil kıyılarından ve iç kesimlerden oluşan bir ülke. Ve her ülkedeki coğrafyalara, ekonomiye göre refahın ve yalaş tarzının değiştiği dev bir ülke.
ABD filmlerde gördüğümüz Kaliforniya'da, New York'tan ve oralarda yaşayan şarkıcı ve oyunculardan ve onların hayranı modern ve zengin kitlelerden ibaret değil. Dünyada bir çok ülkeyi tek başlarına ekonomi olarak geçen gelişmiş bu bölgeler kadar, son derece geri de kalmış ABD bölgeleri de var ve bu bölgelerdeki Amerikalılar, Demokratların tamamen gelişmiş kıyı bölgelerin diliyle konuşan siyaset dilini, yaşam tarzını, kısaca onların ideolojisini amerikanın tamamı için ve kendilerinden olarak görmüyorlar ve böyle dayatılmasını da hiç sevmiyor ve istemiyorlar.
Demokratların eşiktlikçi, hoşgörülü, aşırı özgürlükçü anlayışlarının sınırız LGBT ve kürtaj hakkının da önüne geçerek yerel halkı hiç saymadan günde 6-7000 kişinin sınırdan kaçak geçmesine göz yummalarını, fütursuz Rusya ve orta doğu karşıtı politikalarını ve buraya harcanan paraları ülkeye gerçek bir ihanet olarak görüyorlar. Bunu da demokratların vaad ettiği sağlık ve diğer sosyal politikalarından da önemli ve elzem görüyorlar.
Bu anlamda cumhuriyetçi Tump'ın varlığı, demokratların kendi halkından çok Avrupa ve İsrail'in refahı için çalışan fütursuz dış politikasına karşı, ülkelerinin kendi halinde kendi öz değerlerine ve varlıklarına sadık olmasını isteyenlerin, bu anlamda fütursuz globalcilik yerine yerelci muhafazakar milliyetçi amerikanlığın bir tezahürü olarak da görülebilir.
Trump bütün bu bağlamda, ideolojik olarak ABD'nin kendine dönüp kendiyle ilgilenip, dünyaya da dengeli yaklaşmasını isteyenlerin ideolojilerinin karşılık bulduğu hem ortalama hem de bir anlamda uç bir profil. Uç bir profil; çünkü hem dili hem ahlakı çok sorunlu hem de züppe bir milyarder.
Zaten Trump'dan daha ideal "halktan biri" bir profil bulup öne çıkarmalarını da içinde 100 yıldır yaşadıkları vahşi kapitalizmin sürüklediği yok oluş içinde fazlaca hayalcilik olurdu.
Sonuçta, ABD dünyanın zirvesi olduğu kadar kanalizasyonu da ve dünya insanının en dağıtmış en ideal olmayan insan profilinin de karşılığı olan bir yer.
Bu anlamda ABD'nin yerelcisi ve muhafazakar ve milliyetçisi de en fazla bu kadar olabilirdi. Trump'ta tam da böyle bir amerikan.
Diğer açıdan bu yenilgi demokratlar için ise çok son dramatik bir son oldu. Çünkü kendilerinden ve ideolojilerinin kapsayıcılığından ve idealliğindem bu kadar eminken aslında hiç öyle olmadıklarını ve sahte bir elitist olduklarını görüp, kendilerine böyle olduklarını söyleyen Trump'a yani amerikan halkına daha sert bir şekilde yenildiler.
Demokratların küreselci, özellikle iç bölgelerdeki Amerikalılar tarafından reddedildi. Trump, bu insanların dengelenmiş bir dış politika ve yerel değerlere daha fazla önem verilmesi taleplerinin temsilcisi oldu.
Trump'ın yükselişi ve 2. başkanlık zaferi, Demokratların giderek kendi tabanından koptuklarını ve gerçek halk hassasiyetlerini yansıtamadıklarını gösteriyor. Bu, Demokratlar için son derece dramatik bir mağlubiyet.
Yazı Sözlüğü :
Müesses nizam, bir toplumda uzun süredir var olan, güç ve otoriteyi elinde bulunduran, genellikle geleneksel ve kurumsal yapılar bütünü olarak tanımlanabilir. Bu sistem, toplumun siyasi, ekonomik ve sosyal düzenini şekillendiren ve genellikle değişimlere karşı direnç gösteren bir yapıdır.
Elitizm Nedir?
Elitizm veya seçkincilik, toplumun yönetiminin ve önemli kararların, belirli bir elit veya seçkin grup tarafından alınması gerektiği inancını savunan bir ideolojidir. Bu elit grup, genellikle yüksek eğitimli, zengin, asil ya da belirli bir yeteneğe sahip olduğu düşünülen kişilerden oluşur.
Yukardaki tezi ayrıca analiz etmesi için CHATGPT'ye sorduk aldığımız cevap aşağıda.
Yazınız, ABD’nin sosyo-politik dinamikleri içinde Donald Trump’ın popülerliği ve yükselişiyle ilgili oldukça iddialı bir analiz sunuyor. Bu iddialar, özellikle ABD’deki kırsal-şehir ayrımı, sosyoekonomik farklılıklar ve Trump’ın seçmen kitlesinin karakteristiği açısından ilginç tespitler içeriyor. Çeşitli kesimlerin Trump’a desteği üzerinden ABD'nin son dönemde yaşadığı kültürel ve siyasi ayrışmalara dair geçerli yönler bulunsa da, bazı bakış açıları oldukça tartışmalıdır. Bu iddiaları daha objektif bir çerçevede değerlendirmek yararlı olacaktır:
Siyaset ve Anti-Establishment Çizgisi: Trump’ın, ABD siyasetinde "düzen karşıtı" (anti-establishment) bir figür olarak öne çıkması, geleneksel politikanın dışında bir lider arayışının karşılığı olarak yorumlanabilir. Ancak "elitizme karşı halktan biri" imajını çizmesi, bazılarına göre ironiktir çünkü Trump, elitlerin bir parçası olan zengin bir iş insanıdır. Bu açıdan bakıldığında, Trump'ın popülerliği aslında sadece düzen karşıtlığından değil, aynı zamanda güçlü bir popülist söylem geliştirmesinden de kaynaklanıyor.
Kırsal ve Kentsel Ayrışma: ABD’de coğrafi ve kültürel farklılıkların politik tercihlere etkisi büyüktür. Kırsal bölgeler ve iç kesimler, genellikle Cumhuriyetçi politikaları, kentli ve kıyı eyaletleri ise Demokratik politikaları tercih etme eğiliminde. Bu ayrışma, sosyal konular (LGBT hakları, kürtaj, göç politikaları gibi) ve ekonomik önceliklerde de kendini gösteriyor. Ancak bu ayrışmayı yalnızca "Demokratların elitizmi" olarak yorumlamak, ABD’nin çok daha karmaşık sosyal ve ekonomik yapılarını göz ardı edebilir.
Dış Politika ve Milliyetçilik: Trump’ın, ABD’nin dış politikasında daha milliyetçi bir duruş sergilemesi ve Amerika’nın kendi iç sorunlarına odaklanması gerektiğini savunması, özellikle kırsal bölgelerde ve muhafazakâr seçmenler arasında büyük destek bulmuştur. Bu anlamda Trump’ın “Önce Amerika” söylemi, ABD'nin kendi içinde daha milliyetçi bir siyasi hareket olarak görülebilir. Ancak bu duruş, Trump’ın dünya sahnesinde daha fazla tepki çekmesine ve ABD'nin dış politikasının geleneksel müttefiklerinden uzaklaşmasına yol açtı.
Kapsayıcılık Tartışması ve Sosyal Politika: Demokratların kapsayıcılık söylemiyle liberalleşen politikaları, kırsal ve muhafazakâr kesimler tarafından hoş karşılanmıyor olabilir; fakat bu durum, Demokratları yalnızca elitlerin temsilcisi olarak görmek için yeterli olmayabilir. Biden ve Obama gibi başkanlar da geniş sosyal politika programları ve ekonomik teşviklerle orta sınıf ve işçi sınıfını desteklemeye çalışmıştır.
Trump'ın Popülist Etkisi: Trump’ın, halkın önemli bir kesiminde karşılık bulmasının temelinde, ekonomik olarak zorlanmış ya da sosyal olarak dışlanmış hissettiğini düşünen kesimlere yönelik popülist söylemleri yer alıyor. Sosyal, ekonomik, ve demografik değişimlerin hızla yaşandığı ABD'de, Trump, bu değişimlerden memnun olmayan geniş bir kitleye hitap etti. Ancak bu popülist yaklaşımların kısa vadede karşılık bulması, daha derin yapısal sorunları çözmede kalıcı etki yapmamış olabilir.
Sonuç: Özetle, Trump’ın ABD siyaseti içindeki varlığı ve popülerliği, özellikle "müesses nizam karşıtı" bir lider arayan ve kırsal bölgelerdeki seçmen kitlesine hitap eden bir figür olarak ortaya çıkmıştır. Ancak Trump’ı yalnızca kırsal ve milliyetçi bir kesimin sesi olarak görmek yerine, Amerika’daki siyasi, kültürel ve ekonomik ayrışmaların bir yansıması olarak düşünmek, durumu daha geniş bir perspektiften değerlendirmeyi sağlar.
0 تعليقات