Cumhuriyetimizin 101. yılına çok büyük bir siyasi ekonomik krizlerin oluşturduğu bir kaosla girdik. Elbette beklenilen ve olmak istenilen yer burası değildi. Peki, 'bu halde girmemizin ana sebebi nedir?' diye sorarsak, en temel olarak yıllar maalesef bir türlü düzgün bir şekilde konuşmadığımız ve adını doğru koymadığımız bir kaç ana sebep var. Muhalefette bunu konuşmuyor; çünkü ülkemizde cumhuriyetçi siyaset son 50 yıldır her kötü şeyin sebebi olarak sadece merkez sağ siyaseti suçlamak ve burdan kurucu ideolojiye ve muhalefet partilerine oy ve menfaat devşirmek gibi bir hastalığa sahip.
Evet, son derece vahim olan bugünlerimizin bir çok sebebi var, elbette bunlardan biri uslanmaz merkez sağ siyaseti, ama merkez sağ siyasetini üreten başka ana sebepler de var. Bu ana sebeplerin en başında elbette 1960'dan beri her 10 yılda yapılan askeri darbeleri söyleyebiliriz, ama sadece darbeler yüzünden her şey demek siyasi cehalet ve gaflettir. Bu darbelerin arkasında halkı ve demokrasiyi hiç sevmeyen asker dışında sivil başka aktörler ve ideolojiler de var.
Çünkü askeri darbe demek sadece askerin demokrasiyi zorla askıya alması değildir toplumun askere eşlik eden sivil başka sınıflarının da ülkye hükmetmeye çalışmasıdır.
Dünyanın neresinde olursa olsun; bir milletin kendi arasında iletişim ve uzlaşma kültürüyle demokrasiyi, eşitliği, hukukuü insan haklarını ve ortak millet ve vatan kavramına ait değerleri oluşturamadığı noktada, toplumun en siyasetle işi olmayacak kesiminin yani askerin şiddete de ve başvurarak devreye girmesi demektir.
Birileri hala dünya adına "militarizm" denen bu demokrasi dışı yönetimi laiklik ve cumhuriyetin teminatı ve koruyucusu olduğunu ve yapılan darbelerinden bunu sağladığını söylese de, aslında olan şey asla bu değildir. Çünkü en basit tabirle askeri darbeler, askeri darbeleri yapanlarla onlarla işbirliği yapanların ülkede hukuktan muaf kendi seçkin sınıflarını oluşturmasına sebep olur ve bu hukuk ve demokrasi dışı ilişkiler ülkenin en uyanık ve sahtekarlarının zenginleştiği bir siyasi kültürü doğurur. Türkiye'de bu hep böyle olmuş ve her darble ile cumhuriyet giderek halkı dışlayan, hor gören, yasaklayan ve aşağılayanların yani demokrasiye ve eşitliğe inanmyan asker ve askerle iş tutan hain siyasilerin, bürokratların ve sermayedarların cumhuriyeti olmuştur.
Türkiye'de her 10 yılda yapılan darbeler tam olarak bu tür kapitalist ve derin ilişkiler düzenine sebep olmuş ve yargıda, eğitimde, bürokraside, ekonomide ve tüm devlet kurumlarında yöntem olarak tamamen askere benzeyen ve hatta askerden daha dayatmacı ve zorba seçkinci(elitist) ideolojili halk düşmanı sınıflar yaratmıştır.
Eğitimden, yargıdan, bürokrasiden, medyadan, siyaset ve sanayiiden gelen ve darbeler sayesinden giderek büyüyen bu elitist sınıflar 2000'lere geldiğinde güç ve eylesmsel birlik öyle bir zirveye ulaştı ki, o döneme kadar bir şekilde askerin gölgesinde ve çizdiği sınırlarda siyaset yapabilen Ecevit'i bile şaşırtı ve Ecevit bilmeden kendi seçtiği bu militarist elitist Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer gibi bir beyaz türk tarafından adeta arkadan bıçaklandı ve buu oligarşinin kendisinden başka kimseye tahammülü olmayan ve gerçek bir halk düşmanı bir sınıf olduğu ortaya çıktı.
Ülkenin kurucu değerlerine sadık, uzlaşmacı, en demokrat, en naif, en eşitlikçi ve en halkçı siyasi liderlerinden olan Ecevit'i bile kendine düşman görebilen bu militarist elitist beyaz Türklerin derdi neydi ve neden halkı hiç sevmiyorlardı ve kendi yarattıkları elitist oligarşilerini neden her şeyin üstünde görüyorlardı?
Cevabı hala kamuoyunda yeterince tartışılmamış ve ortak olarak bugünlerimizin müsebbi olduğu konusunda uzlaşılmamış bu sınıfa dair gerçekler, ülkemizin hala en üstü kapalı konuşulan sorun ve sorulardan birisi elbette.
İktidar tarafından "Askeri vesayet" diye kısaca tarif edilerek kestirip atılan ve muhalefet tarafındansa adı bile konmayan bu demokrasi ve halk düşmanı bu oligarşi 2010'ka dar 50 yıl boyunca yaptıkları ile ülkemize belkide 50 yıl kaybettiren en güç ve sınıf olduğunu anlamak ve artık demokrasimizin geleceği içinde geçmişe dair bu yanlışımız, doğru düzlemde ve doğru kavramlarla yeterince konuşlulup, üzerinde konsensüs sağlnamadığı sürece önümüzdeki 100 yılımızı da ülkemize kaybettirecek kimsenin temizlemek istemediği bir halı altı pisliği olarak kalacaktır.
Yazı Sözlüğü :
Elitizm İdeolojisi: Bir Azınlığın Yönetimi
Elitizm, toplumun yönetiminin belirli bir elit veya seçkin grup tarafından gerçekleştirilmesi gerektiği fikrine dayanan bir ideolojidir. Bu ideolojiye göre, toplumun tüm işlerinin herkes tarafından yapılması yerine, belirli bir eğitim, deneyim veya yeteneğe sahip olan bir grup insanın bu görevi daha iyi yerine getireceği savunulur.
Elitizmin Temel İlkeleri
- Seçkinlik: Elitizm, toplumda doğal bir hiyerarşi olduğunu ve belirli bir grup insanın doğuştan veya kazanılmış yetenekler sayesinde diğerlerinden üstün olduğunu savunur.
- Yönetim Hakkı: Bu seçkin grubun, toplumun genel çıkarları adına karar verme ve yönetimde söz sahibi olma hakkı olduğu düşünülür.
- Demokrasinin Eleştirisi: Elitizm, klasik demokrasinin herkese eşit söz hakkı tanımasının verimsiz ve hatta tehlikeli olabileceğini öne sürer.
- Uzmanlık: Seçkin grubun, aldığı özel eğitim ve deneyim sayesinde toplum sorunlarına daha iyi çözümler üretebileceği belirtilir.
Elitizme dair eleştriler
- Eşitsizlik: Elitizm, toplumda eşitsizliğin artmasına neden olabilir ve sosyal adaleti tehdit edebilir.
- Demokrasiye Aykırılık: Elitizm, demokratik ilkelerle çelişir ve halkın yönetimde söz hakkını sınırlar.
- Seçkinlerin Yanlışlanabilirliği: Seçkinlerin her zaman doğru kararlar vereceği ve toplumun çıkarlarını koruyacağı garanti edilemez.
Özetle, elitizm, toplumun yönetiminin belirli bir elit grup tarafından gerçekleştirilmesi gerektiği fikrine dayanan bir ideolojidir. Bu ideoloji, tarih boyunca farklı şekillerde ortaya çıkmış ve çeşitli eleştirilere maruz kalmıştır.
Militarizm Nedir?
Militarizm, bir ülkede ordu gücünün aşırı derecede ağır basması, her türlü sorunu askerî yöntemlere başvurarak çözme, bundan dolayı silahlı kuvvetlere öncelik tanıma eğilimi ve savaşı yüceltmek olarak tanımlanabilir.
Beyaz Türk Kavramı
Beyaz Türk, Türkiye'deki şehirli seçkin sınıfı tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Bu kavram, genellikle kendisini ilerici olarak tanımlayan, Batılı yaşam tarzını benimsemiş, yüksek eğitimli ve genellikle büyük şehirlerde yaşayan bir kesimi ifade eder.
0 تعليقات