Müzik, modern insan yaşamında gündelik
hayattan diğer tüm konulara kadar her şeyi irdeleyen ve bir çok şeye bakışımızda bizi
yönlendiren ve şekillendiren bir sanat dalı haline geldi ve bizler bundan
memnun gibi görünüyoruz.
Muhtemelen 1960'lardan
beri insanlar
müziği sadece bir ses ve söz olarak dinlemiyor, aynı zamanda dinlediği
müziğin hem içeriğinden hem de yapanın tüm davranışlarından onun hayat
anlayışına
kadar her şeyi kendi hayatlarına alıyor ve çoğu zaman bu müziğini
dinlediği sanatçıları idol olarak görüyorlar. Bu ne kadar yanlış ne
kadar doğru o
psikoloji biliminin konusu, ama böyle bir gerçeklik var ve bu gerçeklik
1970'lerde zirve yaptı ve
2000'li yıllarda iyice zirveye ulaştı. Artık insanlar ikiye ayrılıyor
dinlediği müzikle hayatını şekillendirenler ve şekillendirmeyenler.
Hangi müziği neden
sevdiğimizin sebebi ise apayrı bir konu. Ama görünen o ki, içinde
bulunduğumuz çevre ve hislere karşılık denk gelen şeyleri dinliyoruz
veya bazen de bazı müzikleri sadece şekil olarak estetik kaygılarla,
müzikteki melodi ve duyduğumuz sesleri beğendiğimiz için dinliyrouz.
Peki,
müzik böylesine deriden etkiliyken hayatımızda, nasıl oluyorda kendimizi
tanımlarken dinlediğimiz müzik türünün felsefesi veya sahip olduğumuz müzik
kültürümüzdeki yer alan sanatçılardan çok az bahsediyoruz? Kendimizi hem
bu kadar şekillendiren hem de yeri gelince yok saydığımız bir şey mi
müzik sanatı? Müzik işte böyle kompleks bir şey.
Yaşam tarzımıza ve hayat görüşümüzde hem bu kadar temel hem de bu kadar yan unsur gibi konumlandırılan bu sanatı, nasıl oluyorda bu kadar değişken değerli veya değersiz bir yere koyabiliyoruz hayatımızda?
Çünkü müzik kültürü dediğimiz şey,
hayatta çok bilinçli bir etkinlik değil tamamen hayatımıza paralel yan
unsur yani opsiyonel şey olarak var. Yani yemek, içmek, uyumak, gezmek,
dinlenmek, iletişim kurmak ve araç kullanmak gibi temel fizyolojik
etkinliklerimizden biri değil. Sadece psikolojik bir etkinlik olarak var
hayatımızda tıpkı düşünmek gibi.
Evet, müzik herkesin hayatında varlığı ve dozu değişen, ayrıca herkesin keyfine göre olanı dinlenilen tercih edilen bir şey olarak da var hayatımızda. "Herkesin kendine göre müzik zevki var" denilerek de sadece istenildiği zaman veya maruz kalınarak tüketilen bir şey olarak var hayatımızda.
Bir sanat düşünün ki, insanın hayatında ilk defa kendisi o sanatı yapmadığı halde bir şey olarak nerdeyse her gün isteyerek dinlediğimiz bir sanat olarak var hayatımızda.
Sonuç olarak, müzikseverler arasında ne kadar dinlediği kadar hangi müzik türlerini dinlediğine kadar bir çok açıdan yaşam tarzı farkı var. Kulağında bluetooth kulaklıkla gezen biriyle müziği sadece belirli zamanlarda ve mekakalardda dinleyen arasında büyük hayat görüşü ve yaşam tarzı farkları var.
Müzik
kültürü dediğimiz şey de bu nokta başlıyor ve müzik kültürü olmak sadece
aynı müziği çok dinlemekle de ilgili değil ve bir çok kriteri var.
Bu yüzden müzik kültürü sahibi olmak ise başlı başına bir şey. Nasıl ki sadece beslenmek için temel düzeyde beslenen biriyle, kendi yemeğini yapan veya araştırıp özenle farklı ve özel yemekler bulan arasında büyük fark olduğu gibi, müziği de araştırarak seçerek öğrenerek ne bilinçli tüketen arasında epey farklar var.
Bu yüzden müzik dinleyen herkesin müzik kültürü vardır denemez.
0 Yorumlar