Ekrem İmamoğlu Tayyip Erdoğan'dan sonra son 30 yılda toplumda büyük beklenti yaratan öne önemli siyasetçi. Bu anlamda Mansur YAVAŞ'tan da önce çünkü İstanbul'u kazanabilmek muhalefet için nerdeyse imkansız gözüküyordu ve bunu başarmak tüm Türkiye için daha önemliydi. Ekrem İMAMOĞLU bunu çok kısa sürede ilk adaylığında kendine has tarzını da koyarak başardı ve üstelik bunu son yerel seçimde ikinci kez kazanarak korudu.
Peki nasıl oluyor da bu başarıya rağmen Mansur YAVAŞ eğer muhalefetteki bölücü partinin seçmenlerini çıkarırsak kalan tüm ülke muhalefetinin nerdeyse tamamının takdirini alırken Ekrem İmamoğlu ikinci kez seçildiği halde muhalefetin bölücü partinin seçmenleri dahil kalan kısmının daha az desteğini zor alıyor? Bunu hiç düşündünüz mü?
İmamoğlu neden özellikle cumhuriyetçilerin, sosyalistlerin, milliyetçi ve muhafazakar kesimin hala ağır eleştirilerine maruz kalıyor ve kendisine muhalefetten bile ciddi bir antipati neden hala var?
Bunda bir çok sebep var elbette. Başta burada ve yurtdışına yaptığı üst düzeyde yabancı ülke olan ilişkileri. Henüz sadece bir belediye başkanı olduğu halde yurtdışında malum Türkiye'nin iyiliğini gelişmesini hiç istemedikleri bilinen batı ülkelerin üst düzey siyasetçileri ile ısrarla kurduğu ikili ilişkiler ve yaptığı tatiller çok tepki alıyor.
Yurt içinde ise özellikle terörist başı apoyu önder sayan bölücü parti ile olan sıcak ilişkileri ciddi rahatsızlık yaratıyor ülkemizde ve bunun sadece oy hespalı değil ciddi ideolojik benzerlikler içerdiğini herkes görüyor.
Bunun dışında bazı kişilik ve tarzıyla ilgili de sıkıntılar var ve muhalefette bir kesim seçmen kendisini gerçekten itici buluyor.
Peki nedir o müteahhit özellikleri?
Eski bir müteahhit olmasından getirdiği bazı özellikleri onun siyasete bakış şeklini ve halkta yarattığı imajı da belirliyor. İlkesiz görünen halleri ve "yapacaz, edecez" şeklinde bozuk Türkçesi ile bir kesimi gerçekten kendisinden uzaklaştırmayı başardı.
Yandaş gazetecileri de alarak belediye bütçesinden yaptığı yurtdışı gezileri de bize onun hangi müteahhit özellikleri ile davrandığını aslında net olarak açıklıyor.
Prestij Kasan Eski Müteahhit Halleri
Türkiye malum bildiğiniz üzere kendinde var olmayan özellikleri var gibi göstermek ve bununla saygın olmaya çalışmak çok büyük bir sorun. Siyaset, sanat, spor, akademi ve ekonomi alanında bunun örnekleri çok fazla. Sonradan görmelik de denen bu durum ülkemizde aklı başında ilkeli ve duyarlı insanlarca hiç sevilmeyen bir durum.
Ülke olarak hayata mütevazı bakmadan yaptığı bir kaç başarılı iş veya başka sebeplerle toplumda öne çıkabilmek için uğraşanlarla ilgili büyük sıkıntımız var. Bunu basitçe prestij meraklılığı ve sonradan görmelik olarak tanımlayabiliriz.
Ülkemizde maalesef toplumda prestij sahibi olmak, zorlama şekilde insanlardan takdir ve saygınlık almaya çalışmak yani kısaca toplumda hava atabilmek çok önemli bir şey olarak görülüyor.
Malum inşaat ve yapı sektörü bu konuda çok öne çıkan alanlardan birisi.
Hatta bu o kadar mühimdir ki yaptığı 3-5 binanın cephesine koca harflerle müteahhitin isminin ve telefonunun yazıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
İşte Ekrem İmamoğlu'da böyle bir iş kültüründen geliyor ve dikkat ederseniz inşaatçı olan ailesinin soyadını da çok öne çıkararak soyadı ve ailesi üzerinden çok fazla vurgu yapıyor.
Bu sağ siyasette anlaşılabilir bir şey ama solda halkçı siyaset iddiası olan birinde hiç doğru durmuyor.
Sol siyaset demek halkla bir olup kendinden hiç ailesinden hiç bahsetmeden mütavazı olmayı gerektirir.
Ama İmamoğlu'unda bunun hiç birisi yok.
Evet, İmamoğlu ülkemizi sömüren mahveden ve bu yolda yapamacacağı sahtekarlık ve hırsızlık olmayan zorlama itibar yani prestij kasma hastalığına kapılmış birisi.
Eşi ve kendini sunma şeklinden bu çok belli oluyor. Örneğin eşi eğitimli bir kadın olarak ülkemizde her gün 2-3 kadın öldürülürken hiç bir kampanya veya çözüm önerisi sunmuyor ve Twitter'da doktorasını almanın havasını atıyor. Bu batıda veya latin amerika da sol siyasette asla olmayacak şeyler. Ülkenin en büyük şehrinin belediye başkanı batıda toplum kadına karşı böyle bir cinayet sorunu olsa büyük organizasyonlara öncülük yaparlar ve asla vurdumduymaz şekilde gözükmezler..
Bir sağ siyasetçisi olan Mansur YAVAŞ'tan beklenecek her şeyi çok sol siyasetçisi olarak Ekrem İmamoğlu ve eşinden görmemizin sebebi de bu tam olarak. Prestij için yaşamak ve kişisel ve aile prestiji için siyaset yapmak ve toplum hassasiyetlerini bir kenara koyarak kendi için yaşamak.
Zaten İstanbul'da uyguladığı bazı polikalardan bunu çok bariz görebiliyorsunuz.
Örneğin toplu ulaşımda doğuran kadınlara bedava ulaşım verirken, işsizlere ve serbest çalışanlara, esnaflara ve yaşı geçmiş evlenmemiş bekar olanlara hiç bir destek surnmuyor.
Toplu ulaşım desteğini toplumun tüm yoksul kesimlerine sunmaması onun eşitlik ve halkçılık derdinin olmadığının kanıtı. Ya da evsizler konusunda hiç bir şey yapmaması gibi veya bağımlılıklar konusunda hiç bir şey yapmaması veya geri dönüşü ve çevre konusunda hiç bir şey yapmaması.
Kısaca, Ekrem İMAMOĞLU siyaseti halkın ezilen en yoksul kesimi için değil, kendi aile prestiji için belli halkçılık kalıpları içinde yapan birisi.
Muhalefette halkın belli bir kesimi bunu çok net olarak görüyor ve İmamoğlu'nun kendilerinden biri olmadığını ve asıl derdinin halkın yoksul kesimini ve şehiri gerçek anlamda korumak olmadığını hissediyorlar. Bu prestij hastalığını kendisine birisinin iletmesi gerekiyor. Aksi takdirde İstanbul ve Türkiye'ye beklenenin çok altında hizmet etmiş olacak siyaseti bıraktığında
0 تعليقات