Depremde ölenlerin birinci derece yakını olan akraba ve aileleri toplamda 10 milyona yakın insan psikolojik olarak çöktü, buna olası marmara depremi bekleyenleri de katarsak 30 milyon insan başta olmak üzere nerdeyse tüm Türkiye çok zorda ve adeta bıçak sırtında yaşıyor şu an.
Bu yüzden hayat çoğumuz için giderek zorlasacak tüm ülkede.
Hepimizin bir şekilde hayata yeniden başlayıp ilk başta psikolojik olarak kendimize ve sonrasında diğer insanlara yardım edip ülkecek terapi olmamız lazım.
Öncelikle bütün bu durumun doğal sonucu olarak, bu aralar toplumda giderek artacak yılgınlık, boşvermişlik ve tükenmişlik gibi baş göstecek bir kaç temel duygudan bizi daha fazla yakalamadan uzak durmamız ve aynı zamanda sosyal medyadan belirli uzun aralıklarla gün içinde uzak durmamız gerekiyor.
Evet, sosyal medyadaki deprem ve siyaset eksenli şeylerden gün içinde olanca uzaklaşmalıyız..
Bu çok zor gözüküyor, ama kendimizi ülke gündeminden büyük oranda ayırmak ve hayatımıza odaklanmak için bunu yapmak zorundayız.
Bunu sağlamanın tek yolu ise, kendi hayatımıza dönmeye çalışmak ve kendimizi geliştirecek şeylere ve var olan profesyonel işlerimize daha çok vakit ayırmak ve yaptığımız işlerde uzmanlaşmaya çalışmak.
Eğer bunu yapamazsak çok kötü bir yaz bizi bekliyor olacak. Çünkü ekonomik kriz de daha derinleşecek ve çalışma ve kendimizi geliştirme motivasyonumuz giderek azalacak..
Eğer kısa sürede toplarlanmaz ve güçlenmezsek kısa sürede tamamen hedef ve hayatımızdan uzaklaşıp savrulabiliriz.
Depremzedelerle Kurduğumuz Aşırı Duygu Bağı ve Sonuçları
İlk günden itibaren ölümlerin sebebinin hırsızlıklar ve ihmaller olduğunu anladığımızdan itibaren, depremzedelerle kurduğumuz bu haklılık üzerinde kurulu duygu bağı ve öfkemiz gördüğümüz hırsızlıkların boyutu ile giderek arttı ve bu sonu gelmeyen bir hassasiyete ve uzaktan bir mücadeleye sebep oldu.
.
Depremin 10 gün önce olmasına rağmen hala bir çoğumuz ilk günkü gibi sosyal medyada onlarca saatler harcıyor ve bu yapısal ihmallerle oluşan katliamın karşısında fikirlerimizi ifade ediyoruz.
Bu arada devam ettirmemiz gereken gündelik rutinleri olan bir hayatımızda var. İş veya ev işleri veya üzerine çalıştığımız becerilerimiz gibi. Ama bunu pek umursamıyor ve daha derine inıyoruz içsel olarak.
Yönetemediğimiz kısım ise, sosyal medyaya çok bağlanmamız ve öfkemizin giderek artması.
Bunun sonucunda ise bazılarımız her şeyi kabullenen bir zihne büründük ve ülkemize ve kendi hayatımıza dair umutlarımızı da kaybedecek bir hale geldik.
Bu noktada yapmamız gereken şey, bu kendimizi içine büyük öfke ve duyarlılıklarla soktuğumuz gündelik hayatımızı ve zihinsel tehlikeye sokan durumdan çıkarmak olmalı.
Bunu ise, olanı kabullenmekle yapabiliriz.
Evet, çok zor ama olanı kabul etmek ve yapamacağımız ve değiştiremeyeceğimiz şeyler hakkında düşünmeyi bırakmamız hepimiz için faydalı olacaktır.
Bu şekilde ancak hayatımızı normale döndürebiliriz.
Şimdi silkinin ve kendinizi bilerek soktuğunuz bu zihin halinden çıkarın.
ÇÜNKÜ HAYATIMIZ DEVAM EDİYOR...
0 Yorumlar