"İleriye doğru gitmeye devam et!" ve "Asla vagzeçme!" ve "Anı yaşa!" çünkü bu ülkede aksini yaparsan hayatın kayar.
Evet, bu üç sözde bizim yerel ve geleneksel motivasyonumuz dışında yabancı hayat motivasyonu içeren deyimler.... Ama modern zamanlarda artık bunlar fark etmiyor; her ülke ve milletin küreselleşen dünyada yaşadığı bireysel sıkıntılar aynı sayılır.
Pratikte aradığımız hayat motivasyonunu ve almamız gereken gücü ve enerjiyi bize veriyorlar. Çünkü hepsi birbiri ile ilintili ve birbirini destekliyor. Asıl mesele bizim böyle yaşayıp yaşamadığımızda. Maalesef modern yaşam için çok kolayca demoralize olabiliyor ve sürüklenebiliyoruz.
Yerelden bakarsak. Hepimiz bu ülkenin malum "Coğrafaya kaderdir" de denen ağır gerçekleri içinde, çok ağır bir psikolojilerle yaşıyoruz. Ya çok umutlu ve aktif ya da çok karamsar ve durağan veya saldırgan ve kavgacı olabiliryoruz. Aslında millet olarak artık geçmişten gelen sorunlar e zihniyet çarpıklığı veya dengesizliği yüzünden her şekilde düzene ve sukünete değilde, kaosa yakın yaşıyoruz. Özellikle tüm arkadaş, aile ve iş ilişkilerimizde bu böyle.
Bizim ülke insanı olarak tutarlı bir kişisel ve toplumsal bir hayat yaşamayışımız bizim temel meselemiz. Yani insanlarla olan iletişimizden tutun dostluk arkadaşlık ilişkilerimize, iş hayatımızda veya eğitim veya hobi veya beceri elde etme anlamında son derece kırılganız ve tedbirli degiliz. Bu yüzden bu ülke gerçeklerini de düşününce birinin bize "İleriye doğru gitmeye devam et" ve "Asla vagzeçme" ve "Anı yaşa" demesi veya bunu kendimize dememiz çok manalı gelmeyebiliyor.
Oysa gerçekten de hayat bu üç şeye çok bağlı modern dünyada, ya duruyorsunuz ya devriliyorsunuz ya da pedalı çeviriyorsunuz. Bizlerin ülke gerçekleri içinde bakarsak durma lüksümüzde yok avrupalılar gibi. Çünkü br şey yapmadan duracağımız lüksümüzde olamaz. Çünkü ülke gerçeklerimizde hayatımız hem aile hem de devletin hemde çevremizin bakışları ve kötü etkileri altında.
Bu yüzden genelde durduğumuz ve hayatımıza yeterince ilgi göstermediğimizde düşüşümüz yavaşça olmuyor ve çok sert düşüyor ve adeta bvu aile devlet ve çevre denen kayalara çarpıyoruz. Aile ve devletin etkilerine açık kaldığınızde daha çok yaralanıyorsunuz. Çünkü Türkiye'de aile ve devlet empati ve insan odaklı değil, ailenin de devletin de tek derdi sahtede olsa dışarıya güçlü ve başarılı gözükmen ve sorunları halı altına süpürerek her şeyi inkar etmen ve itaat etmen ve herşey için senin suçlanman ve yargılaman esas. Bizim genel hayat anlayışımız bu. Zaten bütün politik sorunların kaynağıda bu.
İşte bu yüzden durmaya, vazgeçmeye ve geçmişe dönmeye hakkımız hiç yok bu ülkede. Sadece "İleriye doğru gitmeye devam et" ve "Asla vagzeçme" ve "Anı yaşa" demek zorundayız kendimize, yoksa Bakırköy Ruh Sağılığı Hastanesi'de borçlar ve kavgalarda her türlü bela musibette hepimize çok yakın. Çünkü kimse bizi dinleyip anlamak istemiyor. Ne ailemiz ne çevremiz ne de devlet.
Bu yüzden en karanlık dönemlerde bile içindeki o kısık ışığı takip et, o ışık kısık ve cılız olsa da içindeki ruhundaki ışığa ve aydınlığa ve finansal veya ruhsal özgürlüğe açık bir tunel.. Yani herşeye rağmen geleceğine kendine inanmalısın.. Çünkü sen zaten şu halde bu ülkede hayatta kalmayı başardın, ailene, çevrene ve devlete rağmen hala nefes alıyorsun... Sen zaten kazandın bu savaşı sadece hareketini kesmemeye ve genişletmeye ve üretmeye devam etmeye ihtiyacın var.
Daha önce yayınlandığı site : kendineyardim.net
0 تعليقات