Şunu baştan kabul edelim; el hijyeni ve sosyal mesafe kuralı zaten olması gereken ve çok gecikmiş birşeydi. Bunu insanlığın yeniden ve belkide ilk defa keşfetmesi tuhaf. Bu noktaya gelmemizde aslında bizim tıkanmış ve çıkmaza giren modern insan yaşamımızla ilgili bir durum.
Bu iki temel şeyle bile yeniden başka bir şekilde dönüştürmeye başlayacak modern hayat bizi. Çünkü sadece ellerimiz kirli yaşamıyorduk, ruhumuzda kirlenmişti tamamen. Hijyene önem vermeyerek ve sosyal mesafe kuralı olmadan aslında birbirimizi zehirliyor hatta taciz ediyorduk sürekli.
Daha açıklamak gerekirse, evet maalesef modern yaşam bizi birbirimizin dibine sokarak, burun buruna getirerek yaşatıyordu. Özellikle son 100 yıldır şehir hayatı denen her kesin bir yere toplandığı ve dikey yapılarda apartmanlarda gödelenlerlde, dar alanlarda 500-1000 metre karelik yer kaplayan bahçesi bile olmayan binalarda 100 lerce ve hatta 1000 lerce kişi üst ütste yaşıyor veya çalışıyoruz. Geldimiz sonuç bu işte, en çok burun buruna yaşayan en kalabalık millet(Çin) bir salgın hastalığa sebep oldu. Öyleki bu millet yaşadığı bu kaotik yaşam içinde neyin yenmesi ve yenmemesi gerektiği konusunda şurunu kaybetmişti, ne bulursa yiyip doğayı katlediyordu ve tüm dünya şuan bu millet yüzünden görünmeyen, tam canlı olmayan, bakteri gibi kendi başına yaşayamayan ancak birisine yapışarak orda canlanan sebep olduğpu vahşi yaşama ait bir virüsten kaçıyoruz. Ve işin tuhafı, yıllardır zaten bir kafes hayatı içind yaşadığımız halde, 2 ay dışarı çıkmadan yaşayabileceğimiz bir devlet ve kamu düzenimizde yokmuş ve sabrımızda. Ama öğreniyoruz işte. Bir şekilde bunu da başaracağız.
Öğrenmemiz gereken o kadar çok şey varmış ki, birincisi, eğer bugünden itibaren çevre ve hayvanlar için birşey yapmıyorsan gelecekte kendin için bir şeyler yapacak fırsatın olmayacakmış.
Evet sadece kendimize ve çevremize karşı hijyen ve sosyal mesafe saygı ise bu sosyal mesafe ve saygı sadece insanlara değil doğa ve hayvanlara karşıda olmalı.. İnsanlarla, doğayla ve hayvanlarla arasına saygı esaslı bri sosyal mesafe koymayan bir modern yaşam, yani az tüketmeyi ve geri dönüştürmeyi başarmayan ve hayvanları köleleştiren bir anlayış sonuç olarak çıkmaza girecektir ve girdide.
Peki burdan nasıl çıkacağız?
Öncelike bir kaç evrensel kuralı olmalı bunun :
1. Minimalist Yaşam (Az Tüketim)
En az tüketen ve en sade yaşam şekline geçmek zorundayız. Plastikler, abur cuburlar, büyük porsiyonlar, gereksiz giysiler, eşyalar, hayvan beslenme, fosil yakıtlar ve daha bir çok şeyi hayatımızdan çıkarmak ya da en az hale getirmek zorundayız. Çevreyi ve cebizimi düşünmek zorundayız.
2. Steril Yaşam,
Maksimum temizlikle yaşamalıyız, bu temizlik takıntısı değil sadece olması gerektiği kadar hijyene önem vermeliyiz. Şimdiye kadar kirli ve pis yaşıyorduk. Ellerimizi 10 saniyede yıkıyor bulunduğumuz yerleri temizlemiyorduk yeterince. Şimdi ise olması gerektiği kadar dikkatliyiz ve temiziz.
3.İzole Hayat,
Çok sosyal ve bağımlı kişilik bozukluğu olanlarımız için çok zor olacak ama bunu başarmak zorundayız. Kendi içimize kapanmak sayılsa bile sosyal çevremizden bir süre uzaklaşacağız ve kendimize ve herşeye yeniden bakacağız.
4. Maksimum Geri Dönüşüm,
Tükettiğimiz çoğu şey aslında dönüştürülebilirdir. Geri dönüşüm yoksa çevre yok demektir çevre yok olursa o zaman insan yokolur. Bu yüzden tüketirken üretiğimiz atıklar başta olmak üzere eski ve kullanmadığımız herşeyi dönüştürmeliyiz.
5. Vegan Hayat ve Hayvanlara Haklarını Geri Vermek! Başımıza gelen bu sıkıntı hayvanlara karşı olan caniliğimizin bir sonucu, bu yüzden hayvanlardan özür dilemek ve onlara özgürlüklerini geri vermek zorundayız. Hayvanlara ait olan onlara geri veremeyceğimiz hiç bir hak yok. Onlar olmadan da beslenebilir ve yaşayabiliriz. Eğer ölmek üzereysek öleceğiz ama deneylerde hayvanların kullanılmasınada karşı çıkacak ve onları bizim günlük işlerimize köle etmeyeceğiz. Eşit haklara sahip olacağız.
0 Yorumlar